serkalarman.com

 
 
Reklam
PROLACSAN (Ağız Probiyotiği) Gerçekten Bahsedildiği Kadar Etkili mi? PDF Yazdır e-Posta
serkal arman tarafından yazıldı.   
Cuma, 02 Haziran 2017 19:59

Bir önceki ‘’makalemde’’ probiyotiklerden genel olarak bahsedip, ağız sağlığımız için özel olarak üretilen probiyotik bakterilerden bahsetmiştim. Bu makalemde ise, ağız sağlığımız için üretilen bu probiyotik gıda takviyelerinin en bilinen ve en öncü markası olan PROLACSAN dan bahsetmenin uygun olacağını düşündüm.

 

Hatırlayacağınız gibi bir önceki ‘’makalemde’’ tüm vücutta olduğu gibi ağız boşluğumuzda da bir bakteriyel dengenin olduğunu ve bu dengenin bozulması ile birlikte ağzımızda bulunan diş, dişeti, ağız mukozası gibi yapıların risk altına girdiğinden bahsetmiştik. Bu yüzden de YARARLI BAKTERİLER & ZARARLI BAKTERİLER dengesinin hep sağlıklı tarafta bulunabilmesi adına, ağzımızda yer alan faydalı bakterilerin sayısının azalmaması gerekmektedir. İşte bu yüzden faydalı bakteri yani probiyotik bakterilerin bir diğer deyişle probiyotik gıda takviyelerinin düzenli olarak kullanılması çok önemlidir.

 

Prolacsan isimli gıda takviyesinin içeriğinde iki adet patentli probiyotik bakteri mevcuttur. Bakterinin de patenti mi olurmuş kardeşim!! demeden önce hemen açıklayayım... Biyomedikal bir araştırmacı grup,  Güney Amerika da ağız bakımı çok iyi olmamasına rağmen dişler ve dişetleri vs..gibi ağız yapıları çok sağlıklı olan çocukları incelemeye almışlar. Ağız hijyeni çok iyi olmamasına rağmen tüm oral yapılar bu denli sağlıklı ise, ağız içinde bunu sağlayan bir bakteri türü olmalı varsayımıyla yola çıkıp, bu çocukların tükürüklerini araştırmaya karar vermişler. Bu amaç doğrultusunda çocukların ağız içinde bulunan 600 çeşit farklı bakterinin herbirini tek tek incelemeye başlamışlar. Araştırmalarının sonucunda daha önce keşfedilmemiş 2 probiyotik bakterinin (Lactobacillus Plantarum ve Lactobacillus Brevis) ağızdaki bakteriyel dengenin korunmasında başrolü oynadığını keşfetmişler. Bu probiyotik bakterilerle yapmış oldukları çalışmalarda bu 2 türün dominant karakterlerinden ötürü, ağız içinde yerleştikleri yerde diğer patojen (hastalık yapan)bakterilere üstünlük sağladıklarını ve patojen bakterilerin ağız içinde tutunabilmelerini ve çoğalabilmelerini engellediklerini görmüşler. Buldukları bu sonuçlar neticesinde bu iki keşfedilmemiş probiyotik bakteriye patent alıp birine Battalgazi diğerine Kara Murat adını vermişler (bu kısmını benim eklediğimi söylememe gerek yok sanırım). Sonrasında bu  bakteri suşlarını çoğaltarak bir kaynak havuzu elde etmişlerdir. Prolacsan işte bu havuzdaki üstün karakterli cengaver bakterilerin kullanılmasıyla oluşturulan probiyotik gıda takviyesinin ticari ismidir. Her bir prolacsan tabletine bu bakterilerden 1,3 milyar adet (evet yanlış duymadınız, yazıyla bir milyar üç yüz milyon) sığdırmışlardır. Bunun ne anlama geldiğini daha iyi anlayabilesiniz diye size şu şekilde anlatayım.. Her bir prolacsan tabletinde var olan probiyotik (faydalı bakteri) miktarı 100 litre kaliteli yoğurtta bulunana eşdeğer.  EVEETTT, neymiş!! Demek ki prolacsan denilen bu probiyotik gıda takviyesini kullandığımızda ağzımızın içine her seferinde 1 milyarın üzerinde bu faydalı cengaver askerlerden yüklemiş oluyoruz... Yani bir nevi SAVULUNNN PATOJENLERRR !!! durumu.

Peki bu kadar faydalı (probiyotik) bakteri ağzımıza girdiğinde tam olarak neler oluyor, diye merak edenleriniz olduğunu biliyorum. Faydalarından kısaca bahsetmem gerekirse;

Ağızdaki tüm mikroorganizmaların, ağız içinde hayatlarını sürdürebilmeleri için bir yerlere tutunabilmeleri gerekmektedir. Tutunacak yer bulamayan bakterilerin ise sindirim sistemine meze olmak dışında bir rolleri bulunmaz. İşte yukarıda uzun uzun bahsettiğimiz probiyotik bakterilerin ağız ortamında ki tutunma yeteneği diğer tüm bakterilerden daha fazladır. Bir benzetme yaparak, ağzımızın içini, ayakta seyirci kabul edilmeyen büyük bir konser salonu olarak kabul edersek, tüm koltuklara önce kim oturursa onun konseri izleme hakkının var olacağını söylemeye gerek yok. İşte bu nokta da, yukarıda bahsetmiş olduğum tutunma yeteneği çok dominant ve bir o kadar da cengaver olan probiyotikler, patojen (hastalık yapıcı) bakterilere üstünlük kurarak  tüm koltuklara yerleşirler. Bu durumda yer bulamayıp ayakta kalmak zorunda kalan zararlı bakterileri bekleyen yegane son, kapı dışarı edilmektir!! Özetle, ayakta kalan bakteriler zararlı bakteriler olduğu sürece  sağlıklı bir ağız ortamı var olmaya devam edecektir. Ancak bu konserlerin hergün devam ettiğini düşünürsek, bu sürekliliğinde devam etmesini sağlamak bize bağlıdır.

Örnek vermek gerekirse, bazı ilaçların kullanımına bağlı olarak veya kemoterapi ve radyoterapi sonrası gelişen ağız kuruluğuvakalarında, diyabetli hastalarda bu bahsettiğimiz dengenin negatif yönde bozulması çok sık görülen durumlardandır. Ve bu hastalar sıklıkla ciddi ağız kaynaklı problemler yaşamaktadırlar. Bu tür vakalarda bozulan bakteri dengesini düzeltmek bu hastaların yaşam kalitelerini çok arttırmaktadır. Kısacası bu noktada probiyotik takviyesinin önemi çok büyüktür.

 

Bunun yanında toplumda ağız kokusundan (halitosis) şikayet eden birey sayısı oldukça fazladır. En yaygın ağız kokusu nedenlerine bakıldığında, dil sırtından kaynaklanan ağız kokusunun (halitosis), toplam ağız kokusu vakalarının büyük bir kısmını oluşturduğu bilinmektedir. Dil sırtı kaynaklı oluşan bu ağız kokusunun oluşma mekanızmasından kısaca bahsetmek gerekirse; Dil kaynaklı ağız kokusu (halitosis) uçucu sülfürik bileşenleri içindeki sülfür ihtiva eden amino asitlerin ayrışması ile ortaya çıkmaktadır. Tıpki kanalızasyon kokusunda olduğu gibi...Buna dil fissürlerinin derinlerinde lokalize olan anaerobik bakteriler neden olmaktadır. Amino asitler genelde glyco-protein gibi daha büyük moleküllerin bir parçasıdırlar.  Bu amino asitler kısa yan zincirlerinde karbonhidrat içerirler. Bahsedilen ayrışmanın (ağız kokusuna neden olan) olması için öncelikle bu bağlantının sonlandırılması (koparılması) gerekir. Karbonhidratın ayrılması işlemi Beta-Galactosidase olarak adlandırılan enzimin yardımı ile olur. Bu enzim dil yüzeyinde yaşayan aerobik gram pozitif bakteriler tarafından üretilir. Yani ağız kokusunun oluşabilmesi için sadece dilin derin oluklarında yaşayan anaerop bakteriler tek başlarına yeterli olamiyorlar. Kokunun oluşması için, dil sırtında (yani dilin üst-dış yüzeyinde) yaşayan bakterilerinde bu süreçte görev yapmaları gerekiyor. Bu bakterilerin daha ulaşılabilir konumda olduğu düşünüldüğünde, ağız probiyotiklerinin (Prolacsan) , defedip yerlerini aldığı bakteriler işte bunlardır. Bunu daha açık anlatmak gerekirse, ağzımızdaki kötü bakteri grubunu , ağzımızı kundaklamaya çalışan bir düşman birliği olarak düşünelim. Bu düşman grubunu iki ayrı gruba ayıralım, 1. gruptakiler;  yer altında yaşayanlar (Dil oluklarının derinliklerinde yaşayan -Anaerob bakteriler) . Bunların görevi sürekli olarak yer altından, yukarıya yanıcı gazlar vs...pompalamak olsun.  Tahmin edeceğiniz üzere, yer altının derinliklerinde yaşadıkları için bu gruptakilere  ulaşılması ve yokedilmesi biraz zor. 2. gruptakiler yer üstündekiler  (Dil sırtında yaşayan bakteriler). Bunların görevi ise yer altından gönderilen gazlar etrafı doldurunca, çakmağı çakıp ortalığı yangına vermek. İşte ağzımızdaki iyi bakterilerin yapabileceği en iyi şey , daha ulaşılabilir ve yok edilebilir bir konumda bulunan bu yukarıdaki bakteri grubuyla savaşıp onların yerini almak. İşte prolacsan ağız probiyotiğinin hedeflediği nokta, dil sırtında yaşayan bu 2. gruptaki çakmakçı bakterileri alt edip onların yerini alması. Bu sayede ortamda çakmağı çakacak herhangi bir bakteri kalmayınca yanıcı gazların ortama zarar vermesi de engellenmiş oluyor. Yani yangın (ağız kokusu) başlamadan söndürülmüş oluyor . Bu noktada ağızımızdaki iyi bakterilerin sayısı , gücü-kuvveti çok önemli. Yani ağzımızdaki iyi bakteri miktarı yeterli kuvvet ve sayıda ise kundakçı bakterilerin üstesinden gelmek çok sorun olmuyor. Bunu sağlamanın en iyi yollarından birisi, dışarıdan güçlü-kuvvetli iyi bakteri (ağız probiyotiği) takviyesi almak ve bu sayede iyi bakterilerin devamlı olarak kötü bakterilere üstün gelmesini sağlamak olabilir. 

Yukarıda ki verdiğim örnekte,  iyi bakterilerle, kötü bakterilerin savaşında ağız probiyotiklerinin nasıl görev yaptığını kısaca anlatmaya çalıştım. Ağız kokusu ağzımızdaki bakterilerin meydana getirdiği sorunlardan yalnızca bir tanesi. Diş-diş eti rahatsızlıkları, ağız mantarları vs... gibi daha bir çok soruna yol açabiliyorlar. İşte bu yüzden bunlarla savaşmak çok önemli. Tüm diğer probiyotiklerde olduğu gibi ağız probiyotiklerinin düzenli kullanımı da bizler için çok önemli. Günlük hayatımız içine yavaş yavaş  ağız probiyotiği kullanımını da ilave etmeye önem göstermeliyiz , diye düşünüyorum  (En azından, benim fikrim bu yönde, şahsen bir bilimsel araştırma yapmadım Description: http://serkalarman.com/plugins/editors/fckeditor/editor/images/smiley/msn/wink_smile.gif

Bu arada, ağzımızdaki kötü bakterilerle savaşmanın en iyi ve en önemli yollarından bir tanesinin diş fırçası kullanmak olduğunu da bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyorum. Bu sayede hem dilimiz hem de dişlerimiz üzerindeki bakterileri uzaklaştırabilmek mümkün. Ancak kalıcı bir zafer maalesef mümkün değil!!! Dilimiz ve dişlerimizi ne kadar fırçalarsak fırçalayalım , kısa bir süre sonra bakterilerin tekrar ağız içinde çoğalmalarını önleyemeyiz. Bu yüzden de diş fırçalamanın sürekliliği çok önemli.  Kısacası, madem ağzımızda sürekli olarak bir bakteri nüfusu var ve var olmaya devam edecek,öyleyse yapılacak olan en iyi şey belki de onlarla bir taraftan savaşırken bir taraftanda , onların kendi tarafımızda yer almalarını sağlamak. Yani ağzımızda var olan bakteri topluluğunu faydalı bakterilerin çoğunlukta olduğu bir nüfus haline getirmek gibi.

 

Bütün bu etkilere baktığımızda PROLACSAN ve aynı tarzda üretilecek diğer ağız kaynaklı spesifik probiyotik takviyelerinin insanların ağız florasını (ortamını) komple değiştirecek potansiyele sahip olduğunu görüyoruz. Ne dersiniz belki gelecekte bu tarz ürünlerin yaygınlaşmasıyla ve düzenli kullanımıyla bir çok ağız hastalığının (ağız kokusu, diş çürümesi, dişeti problemleri, ağız mantarları) tamamen önlenmesi mümkün olacaktır

 

Son Güncelleme: Pazartesi, 05 Haziran 2017 00:47
 

Reklam
Reklam
Reklam